TİMUR İMPARATORLUĞU
TİMUR İMPARATORLUĞU
Timur iç karışıklar içinde bulunan Çağatay Devletine son vererek toprakları üzerinde emir ilan etti. Merkezi Semerkant olan devleti kurduktan sonra Horasan İran Irak Azerbaycan Kafkasya Hindistan ve Afganistan’ı aldı. Yıldırım Beyazit ile yaptığı Ankara savaşını kazandı. (1412)1405’te Çin seferi sırasında ölünce oğulları arasında taht kavgaları çıktı ve Özbekler bu devlete son verdiler.
|
||||
TİMUR | YILDIRIM BEYAZID |
Babası Barlas kabilesi lideri Turgay olan Timur, 1336'da Semerkant yakınlarında Keş (Yeşil Şehir)'de doğmuştur. Timur'un ortaya çıktığı tarihlerde, Çağatay Hanlığı sarsıntı geçirmekte idi. Otorite boşluğundan faydalanan, Cengiz hanedanından olmayan emirler, Çağatay hanlığı içerisinde idareyi ele alarak nüfuzlarını artırmaktaydı. Nitekim 1360 yılından itibaren adından söz edilmeye başlayan Timur, önce Emir Hüseyin ile 1370 yılından itibaren de tek başına Maveraünnehir'de hâkimiyet kurmuştur. Bu dönemde girdiği bir savaşta ayağının sakat kalması sebebiyle tarihlerde Aksak Timur (Timurleng) diye anılacak olan Timur, Cengiz soyundan gelmediği için emir unvanını kullanmıştır.
Emir Timur, 1370-1405 yılları arasında yaptığı seferlerle, Harezm, Doğu Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan Delhi Sultanlığı, Irak, Suriye, Altınordu Hanlığı ve Osmanlı Devleti'nin de içinde bulunduğu muazzam büyüklükteki topraklara hâkim olmuştur. Onun fetihleri, sonuçları açısından, Türk Tarihini derinden etkilemiştir. Meselâ, Altınordu Hanı Toktamış üzerine düzenlediği seferler (1391/8) Altınordu Devleti'nin çöküşüne ve yerine bölge hanlıklarının kurulmasına sebep olurken, Moskova Knezlerinin güçlenmesini de beraberinde getirmiştir. Böylece, 16.ncı yüzyıldan itibaren Rusya'nın Kafkaslar ve Deşt-i Kıpçak'a doğru yayılması söz konusu olacaktır.
Ancak Timur'un Türkistan'a hâkim olması aynı zamanda Özbek, Kazak ve Türkmenlerin günümüze kadar ulaşacak olan tarihlerinin de mihengi noktasını teşkil eder. 1398/99'da Hindistan Delhi Sultanlığına düzenlediği sefer de bölgedeki siyasî ve kültürel yapının değişmesine sebep olmuştur. Ancak Timur'un 1402 Ankara Savaşı ile Yıldırım Bayezid'i yenip, Anadolu'yu ele geçirmesi, Osmanlı tarihinde unutulmaz bir yer tutar. Bu olayla, Anadolu'daki Türk birliği sarsılmış, beylikler yeniden canlanmış ve "Fetret Devri" dediğimiz taht mücadeleleri Osmanlı Devleti'ni yıpratmıştır. Ülkesindeki karışıklıklar sebebiyle Anadolu'da fazla kalamayan Timur, Çin seferine giderken yolda hastalanarak ölmüştür (1405). Timur'un ölümünden hemen sonra devlet oğlu ve torunları arasında paylaşılmıştır. Buna göre; Torunu Muhammed başkent Semerkant' ta tahta çıkarken, diğer torunları Pir Muhammed ile İskender İran' da, 3.ncü oğlu Miranşah Bağdat ve Azerbaycan'da, en küçük oğlu Şahruh ise Horasan'da yerleşmişlerdir.
Timurlular adı verilen bunlar arasında Şahruh, Maveraünnehir bölgesini de ele geçirerek, Herat şehri merkez olmak üzere devletini
Emir Timur, 1370-1405 yılları arasında yaptığı seferlerle, Harezm, Doğu Türkistan, İran, Azerbaycan, Hindistan Delhi Sultanlığı, Irak, Suriye, Altınordu Hanlığı ve Osmanlı Devleti'nin de içinde bulunduğu muazzam büyüklükteki topraklara hâkim olmuştur. Onun fetihleri, sonuçları açısından, Türk Tarihini derinden etkilemiştir. Meselâ, Altınordu Hanı Toktamış üzerine düzenlediği seferler (1391/8) Altınordu Devleti'nin çöküşüne ve yerine bölge hanlıklarının kurulmasına sebep olurken, Moskova Knezlerinin güçlenmesini de beraberinde getirmiştir. Böylece, 16.ncı yüzyıldan itibaren Rusya'nın Kafkaslar ve Deşt-i Kıpçak'a doğru yayılması söz konusu olacaktır.
Ancak Timur'un Türkistan'a hâkim olması aynı zamanda Özbek, Kazak ve Türkmenlerin günümüze kadar ulaşacak olan tarihlerinin de mihengi noktasını teşkil eder. 1398/99'da Hindistan Delhi Sultanlığına düzenlediği sefer de bölgedeki siyasî ve kültürel yapının değişmesine sebep olmuştur. Ancak Timur'un 1402 Ankara Savaşı ile Yıldırım Bayezid'i yenip, Anadolu'yu ele geçirmesi, Osmanlı tarihinde unutulmaz bir yer tutar. Bu olayla, Anadolu'daki Türk birliği sarsılmış, beylikler yeniden canlanmış ve "Fetret Devri" dediğimiz taht mücadeleleri Osmanlı Devleti'ni yıpratmıştır. Ülkesindeki karışıklıklar sebebiyle Anadolu'da fazla kalamayan Timur, Çin seferine giderken yolda hastalanarak ölmüştür (1405). Timur'un ölümünden hemen sonra devlet oğlu ve torunları arasında paylaşılmıştır. Buna göre; Torunu Muhammed başkent Semerkant' ta tahta çıkarken, diğer torunları Pir Muhammed ile İskender İran' da, 3.ncü oğlu Miranşah Bağdat ve Azerbaycan'da, en küçük oğlu Şahruh ise Horasan'da yerleşmişlerdir.
Timurlular adı verilen bunlar arasında Şahruh, Maveraünnehir bölgesini de ele geçirerek, Herat şehri merkez olmak üzere devletini
Timur'un Türbesi
|
kurdu. Ardından İran ve Azerbaycan'ı da hâkimiyetine alan Şahruh dönemi (1407-1447), Türkistan'da parlak bir kültür hayatının başlangıcı olmuştur. Şahruh'un ölümü üzerine, tahta büyük bir alim ve astronom olan oğlu Uluğ Beğ geçti. Onun iki yıllık saltanatı mücadeleler içinde geçmiş ve oğlu tarafından öldürülünce ülke dahilinde büyük karışıklıklar çıkmıştır. Nitekim Miranşah'ın torunu Ebu Said'in Akkoyunlu Uzun Hasan'a yenilmesiyle (1469) Horasan'ın batısında kalan bütün topraklar Akkoyunluların eline geçti. Timurlulardan yalnız Hüseyin Baykara (1469-1506) Horasan'da tutunabilmiştir. Başkenti Herat, Türk tarihinde sayılı kültür merkezlerinden biri oldu. Ünlü Türk şair ve ilim adamı Ali Şir Nevai burada yetişmiştir. Baykara'nın oğlu Bediüzzaman'ın hükümdarlığı zamanında, Özbek hükümdarı, Şibani Muhammed Han'ın başkent Herat'ı ele geçirmesi ( 1507), Timurluların sonu oldu. Timurlulardan Babür Türkistan'da başarılı olamayınca, Hindistan'a giderek (1519) Türk-Hind İmparatorluğu'nu kurmuştur.
TİMUR SONRASI
Özbek Hanlığı (Şibaniler) (1428-1599)
Batu Han'ın kardeşi Şiban soyundan gelen Ebulhayr Han devletin kurucusudur. Altınordu Hanı Özbek Han'ın ahfadından oldukları için devlete onun ismini vermişlerdir. Özbekler, 1428 yılında Ebulhayr'ı Sibir şehrinde han ilân etmişler ve Timurluların içine düştüğü karışıklıklardan yararlanan Ebulhayr Han da, 1431'de Gürgenç dahil olmak üzere Harezm'e, 1447'ye doğru da Seyhun dolaylarında Sığnak şehrinden Özkent'e kadar olan bölgeye hâkim olmuştur. Ancak 1457'deki Moğol kabilelerin saldırısı yeterli direnç gösterilmediği gerekçesiyle Özbeklerin bir kısmı Ebulhayr'ın hâkimiyetini tanımayarak kuzeye göç etmişlerdir. Bunlar kendi başlarına buyruk hareket ettiklerinden dolayı Kazak diye anılacaklardır.
Ebulhayr Han, Çağataylılar'dan Yunus Han'a karşsı giriştiği mücadeleyi kaybederek 1468 yılında ölmüştür. Yerine geçen oğlu Şah-Budak Han ise Yunus Han ve Timurlulara karşı ülkesini koruyamamıştır. Onun yerine geçen oğlu Muhammed Şibani Han, önce Timurluların iç mücadelelerinden faydalanarak, Maverâün-nehr'i ele geçirmeyi başardı (1500). Ardından Çağataylılar'ı yenerek Taşkent ve Sayram bölgelerini (1503), Timurlular'ın elinden de Harezm, Belh ve Herat şehirlerini alarak Türkistan'ın en büyük gücü haline gelmiştir. Ancak Şibani Han, Merv'de Safevi Hükümdarı Şah İsmail ile yaptığı savaşı kaybederek öldü (1510).
Muhammed Şibani Han'dan sonra büyük bir sarsıntı geçiren Özbek Hanlığı uzun bir süre iç çekişmelerle istikrarsız bir dönem yaşamıştır. Muhammed Şibani Han'dan sonra Özbeklerin en büyük hükümdarı olarak kabul edilen 2.nci Abdullah Han zamanında (1580-1598), hanlık eski gücüne kavuşmuştur. Fakat 1597 yılında Safevi Hükümdarı Şah Abbas'a yenilmesi Özbek Hanlığı'nın parçalanmasına yol açmıştır. Sonuçta Horasan Safevilere, Taşkent ve civarı Kırgızların eline geçti. Diğer bölgelerde müstakil hanlıklar kuruldu.
Diğer Özbek Hanlıkları
Hive Hanlığı (1512-1873)
Şibaniler soyundan İl-Bars, Safevileri Harezm'den atmayı başararak, merkez Ürgenç şehri olmak üzere Hive Hanlığı'nı kurdu (1512). Arab Muhammed Han zamanında (1603-1623), hanlık merkezi kuraklık sebebiyle Hive şehrine nakledilmiştir. Hanlık tarihinde iç çekişmeler, Özbek Hanlığı'na, Moğol Kalmuklar'a, Ruslar'a ve İran'a karşı mücadeleler eksik olmamıştır. 16.ncı yüzyılın sonlarına doğru, Amu-derya'nın yatağını değiştirerek, Hazar Denizi yerine Aral gölüne dökülmeye başlaması, bölgede ziraî ve iktisadî hayatın büyük ölçüde gerilemesine sebep olmuştur. Hanlık, Afşar hanedanından Nadir Şah'ın Hive'yi ele geçirmesinden sonra (1740) kısa bir süre İran'a bağlı kaldı. Deli Petro zamanından beri Orta Asya'da gözü olan Ruslar, hileyle önce Hazar kıyılarında üs oluşturup ardından 1873 yılında Hive'ye saldırdılar ve hanlığı ele geçirdiler. Son Hive hanının Kızılordu tarafından tahtan uzaklaştırılmasına kadar ( 1920) şeklen de olsa Hive Hanlığı varlığını korudu.
Hive Hanlarından Ebul Gazi Bahadır Han (1643-1665), "Şecere-i Terakime" ve "Şecere-i Türkî" adlı eserleriyle Türk tarih ve kültürüne büyük bir hizmette bulunmuştur.
Buhara Hanlığı (1599 -1868)
2.nci Abdullah Han'ın ölümü üzerine (1598) baş gösteren iç çekişmeler ve taht kavgaları Özbek Hanlığı'nın parçalanmasına yol açmıştı. Halkın ileri gelenlerinin teklifi ile Astrahanlı Yar Muhammed'in oğlu Baki Muhammed hanlığa getirildi (1599). Böylece Buhara'da Şibani hanedanı yerine Astrahanlılar hanedanı başlamış oluyordu. Bu hanedanın Canıbeg kolu, İran hükümdarı Nadir Şah'ın Buharayı işgaline kadar devam etmiştir. Diğer kolu olan Mangıt Hanedanı ise 1753 yılında Muhammed Rahim Atalık'ın hâkimiyeti ele geçirmesiyle başlayıp, 1920 yılına kadar devam eder. Buhara ve Hive Hanlıkları, İran ve Ruslara karşı Osmanlılar ile iyi ilişkiler kurmuşlardır. Ancak mesafenin uzaklığı daha sıkı ilişkileri engellemiştir. 1868 yılında Rus hâkimiyetine düşen hanlık, 1920 yılında yeni Sovyet yönetimi tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Hokand Hanlığı (1710-1876)
Hive ve Buhara Hanlıkları arasındaki mücadelelerden bıkan bir kısım halkı etrafına toplayan Şibani soyundan gelen Şahruh, Fergana'da Hokand merkez olmak üzere bağımsız bir hanlık kurmayı başarmıştır (1710). Bir ara Çin hâkimiyetini tanımak zorunda kalan hanlık, 1876 yılında Ruslar tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Yaka Türkmenleri (Türkmenistan)
Büyük Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra Türkmenlerin bir kısmı Mangışlak, Maveraünnehir ve Horasan'da kalmışlardı. Bu bölgede diğer Türk boyları ile birlikte önce Moğol, sonra da Timurlular hâkimiyetinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra Moğol asıllı Kalmukların saldırılarına maruz kalmışlardır. Fakat bulundukları bölgelerin istilâlara karşı daha korunaklı olması ve boylar hâlinde yaşamaları sebebiyle Türkmenler genelde müstakil bir hayat sürmüşlerdi. Kopet Dağı çevresinde Yamud, İmralı gibi Türkmen boyları ile bir araya gelerek güçlendiler. 1835'den itibaren İran ve Hive Hanlığı baskısıyla Merv bölgesine doğru yayıldılar. Burada 1855'te Hive Hanlığı, 1860'ta da İranlıların saldırılarını savuşturarak istiklâllerini korudular. Bu dönemde başlarında Kuşid Han bulunuyordu . Türkistan'daki Rus ilerleyişi karşısında büyük direniş gösteren Türkmenler, 1879'da Göktepe'de Rusları ağır bir yenilgiye uğratmışlardır. Daha sonra aynı mevkide yapılan savaşlarda verilen kayıplar ve uğradıkları katliamlar sonucunda, Rus hâkimiyetini tanımak zorunda kalmışlardır(1884). Çarlık döneminde Türkmenler, ağır baskılara maruz kalmışlardır. Bu baskılar Sovyetler döneminde de devam etmiştir. Bu dönemde Hazar kıyılarından Merv bölgesine kadar uzanan bölgelerde Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adıyla sözde bir devlet kurulmuştur. Bu devlet 1991 yılında bağımsızlığını ilân ederek Türkmenistan Cumhuriyeti adını almıştır.
Azerbaycan Hanlıkları
Azerbaycan yani "odlar/ateş ülkesi" tıpkı Anadolu gibi çok eski devirlerden itibaren Türk akınlarına sahne olmuş ancak, bölgenin Türkleşmesi 11.nci yüzyıldaki Selçuklu çağı Oğuz-Türkmen yerleşmeleriyle gerçekleşmiştir. Moğol ve Timur idaresinden sonra bölgede Karakoyunlu ve Akkoyunlular Türkmenleri hâkimiyet kurmuştur. Daha sonra kurulan Safevi Devleti ile Osmanlılar arasında sürekli mücadelelere sahne olan Azerbaycan, Nadir Şah'ın ölümünden sonra (1747) küçük hanlıklara bölünmüştür. Bölgede güçlenen Ruslar, önce Azerbaycan'ın iç işlerine karışmaya başladılar. Ardından Kuzey Azerbaycan'da yarım asır kadar birbirleri ile mücadele eden hanlıkları, birebir hâkimiyetlerine almışlardır. Böylece 1805'de Gence Hanlığı ( Ziyadoğulları), 1806'da Kuba ve Bakü Hanlıkları, 1815'te Şeki Hanlığı (Hacı Çelebi oğulları) ve 1822'de Karabağ Hanlığı (Cevanşir Beyleri) Ruslar tarafından ele geçirildi. Rus ilerleyişi karşısında harekete geçen, İranlılar, Ruslara peşpeşe yenilerek Gülistan ve ardından 1828 Türkmençay Andlaşması'nı imzalamak zorunda kaldılar. Bu anlaşmayla Azerbaycan, Aras sınır olmak üzere kuzey ve güney diye fiilen bölünmüş, Kuzey Azerbaycan'ı Ruslar işgal ederken, Güney Azerbaycan İran'da kalmıştır. Güney Azerbaycan'da Hoy ve Tebriz'de Dünbüllü Hanları, Erdebil'de Şeyhler gibi hanlıklar hüküm sürdüler. Bolşevik İhtilâli üzerine Rus ordularının Kafkaslardan çekilmesi ardından Azerbaycan Türkleri, 28 Mayıs 1918'de bağımsızlıklarını ilân ettiler. Bunda Nuri Paşa komutasındaki bir Osmanlı birliğinin Bakü'ye girmesi etkili olmuştur.
İlk bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti, 27 Nisan 1920 yılındaki kanlı Kızıl Ordu işgaline kadar yaşamıştır. Sovyetler döneminde Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. 1991 yılında ise bu devlet Azerbaycan Cumhuriyeti olarak bağımsız bir Türk devleti hâline geldi.
Kazak Hanlığı ve Yüzler (Cüzler)
Ebulhayr Han idaresindeki Özbekler, Moğol kabilelerinin saldırısı ile büyük kayıplar vermişlerdi. Özbek uruğları arasında iç çekişmeler başlaması üzerine bunlardan bir kısmı hanlıktan ayrılarak kuzeye göç ettiler (1457). Daha başka Türk unsurların katılması ile güçlenen bu topluluklar, kendi başlarına buyruk hareket ettiklerinden dolayı Kazak diye bilineceklerdir. Kazaklar bundan sonra Cuci soyundan değişik hanlar idaresinde siyasî bir birlik hâlinde yaşamışlardır. Kasım Han 16.ncı yüzyılın başlarında Kazakların tamamını hâkimiyeti altında birleştirmeyi başarmıştır. 17. yüzyıl başlarında Tevkel Han zamanında güçlerini daha da artıran Kazaklar, Maveraünnehir'e başarılı bir sefer düzenlemişlerdir. Bu dönemde Kazaklar, üç ordu hâlinde teşkilâtlandırılmışlardır. Bunlar Büyükordu (Ulu Cüz) doğu da, Küçük ordu (Kiçi-Cüz) batıda, Orta-orda (Orta-Cüz) ise Taşkent merkez olmak üzere ortada bulunuyordu.
18. yüzyıldaki Kalmuk istilâsı, Özbeklerin kuzeyindeki Kazakları perişan etmiş ve cüzlerin birbirinden kopmasına yol açmıştır. Ruslar, Kalmuklar ile Kazakları birbirine kışkırtarak, onları iyice zayıflatmıştır. Kazak ordularından Küçük Ordu Hanı Ebulhayr'ın, yardım alma ümidiyle Ruslara taviz vermesi, Kazakların Rus hâkimiyetine düşmelerine sebep olmuştur (1731).
Geri kalan Kazaklar, Kırgızlar ile birlikte Buhara, Hive ve Hokand Hanlığı etrafında toplanarak Ruslar'la mücadele etmişlerdir. Rus zulmüne karşı Kazak Türkleri pek çok defa isyan etmişlerdir . Bunlardan 1783'te Sırım Batur önderliğinde Doğu Kazakistan 'da baş gösteren ayaklanma 15 yıl sürmüştür. 19. yüzyılın ikinci yarısında Ruslar, Kazakların siyasî birliğine son vermişlerdir. Sovyetler döneminde de Kazaklara karşı baskılar ve asimilasyon devam etmiştir
Kırgızlar
840'ta Orhun-Yenisey'deki Uygurları yıkan Kırgızlar önce Karahıtay ve ardından da 13.yüzyılda Moğolların hâkimiyetinde yaşamışlardır. Timurlular dönemine ait haklarında bir bilgi bulunmamaktadır. 16 yüzyılda ise başlarında Cengiz soyundan Halil Sultan'ın bulunduğu bilinmektedir. Kırgızların kâvmî teşkilâtı, bugünkü şeklini 17. yüzyılda almıştır. Bu dönemde Kırgızlar, Sağ ve Sol olmak üzere iki kola ayrılmışlardı. Kırgızlar, Sayan bölgesinde oturdukları eski zamana ait uruğ (kabile) adlarını korumakla beraber diğer Türk toplulukları ile de kaynaşmışlardır. Meselâ bunlardan, devlet tecrübesi olmayan bazı Altay ve Yenisey Türkleri. Kalmuklar ile karışarak Oyrat adıyla anılmışlardır. Umumiyetle Kazak hanlarının hâkimiyetleri altında yaşayan Kırgızlar, onlarla birlikte, 17. yüzyılın sonlarında Moğol asıllı Kalmuklara karşı savaşmışlardır. Kalmuklar ile olan savaş, dünyanın en uzun lirik destanı olan Kırgızlarıin millî destanları Manas'ın oluşmasını sağlamıştır..
Hokand Hanlığı'nın kuruluşunda Özbekler yanında Kırgız ve Kazaklar da yer almıştır (1710). Orta Asya'da Kalmuk istilâsı Kazak ve Kırgızları yıpratmış, Rusya ve Çin bundan faydalanarak onları boyunduruk altına almaya çalışmıştır. Sovyet döneminde Bişkek merkez olmak üzere Karakol bölgesi, Fergana ve Hokand'ın bazı bölgeleri ile Oş ve Pamir'in kuzeyini içine alacak şekilde Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu devlet 1991 yılında diğer Türk Cumhuriyetleri ile birlikte bağımsızlığını ilân ederek Kırgızistan Cumhuriyeti hâlini almıştır.
Doğu Türkistan (Kaşgar Hanlığı)
Uygur ve Karahanlıların üzerinde kurulduğu Isık göl, İli Havzası ve Doğu Türkistan'ın bir bölümü Çağatay Hanlığı'nın çöküşünden sonra, Duğlat emirlerinin hâkimiyetine girmişti. Timur'dan sonra kendini toparlayan hanlığın idarecileri, putperest Kalmuk, Oyrat gibi kabilelere karşı cihat eden Müslüman kimselerdi. Bunlardan biri Veys Han'dır (1418-1428). Yerine geçen oğlu Esen-Buğa (1429 -1462), Timurlular ile mücadele etmiştir. 17.nci yüzyılda bu bölgelerde Hoca adı verilen yerli kişiler hâkim idi. Mançu Sülâlesi boyunca (1644-1911) Çin'e bağlanan bölge halkı daha sonra sık sık Çin'e karşı ayaklanmıştır. Bunlar'dan 1866 yılında başlayan, Yakub Bey (Atalık Gazi) tarafından idare edilen ayaklanma önemlidir. Türkistan'ın istiklâlini amaç edinen Atalık Gazi, kendini Kaşgar Hanı ilân ederek önemli başarılardan sonra müstâkil hale gelmiştir (1874). Fakat Çin, Rus ve İngiliz kıskacına giren Atalık Gazi, çareyi İstanbul'a elçiler göndererek (1870) Sultan Abdulaziz'e tâbi olmakta bulmuştur.. Osmanlılar karşılık olarak, o dönemde içinde bulundukları güç şartlardan dolayı silâh ve iktisadî öğretmenler göndermekten başka yardım yapamamışlardır. Atalık Gazi'nin ölümünden sonra ülkesi Çinliler tarafından tekrar işgal edilecektir (1877).
Safeviler (1502-1732 )
Devlet, adını Erdebilli (İran) Şeyh Safiyüddin (ölm. 1334)' tarafından kurulmuş olan Safeviyye Tarikatı'ndan almıştır. Şah İsmail, Akkoyunluların içinde bulunduğu kargaşadan faydalanarak, gerek Akkoyunlu ve gerekse Karakoyunlulardan dağınık Türkmen zümrelerini, propaganda ettiği dinî heyecanın katkısı ile bir araya getirmeyi başarmıştır. Şah İsmail, çoğunluğu Anadolu'dan gitme Rumlu, Şamlu, Tekelü, Ustacalu, Dulkadirli, Afşar, Kaçar, Bayburtlu, Varsaklar gibi Türkmen aşiretlerinin de desteği ile Tebriz' i zapt ederek Safevi Devleti'ni kurdu (1502).
Akkoyunlular'dan Azebaycan'ı alan Şah İsmail, 1509'da Bağdat'ı ele geçirdi. 1510 yılında Özbek Hanı Şibani'yi Merv yakınlarında ağır bir yenilgiye uğratarak sınırlarını Ceyhun nehrine kadar genişletti. Anadolu'da Şiî propagandasını gittikçe arttırması, Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim'i harekete geçirdi. 1514 yılında Çaldıran'da yapılan savaşsı kaybeden Şah İsmail, ölümüne kadar (1524) bir daha toparlanamadı. Yerine geçen Şah Tahmasb (1524 -1576), saltanatı süresince doğuda Özbekler, batıda da Osmanlılar ile mücadele etti. Onun ölümü ile bir süre devam eden karışıklıklardan sonra hükümdar olan 1.nci.Abbas dönemi (1587-1628) Safevilerin en parlak dönemidir. Özbeklere ve Osmanlılara karşı başarıları yanında pek çok alanda ilerlemeler kaydedilmiştir. Daha sonraki dönemler Osmanlılarla uzun süren mücadeleler, taht kavgaları ve iç çekişmelerle geçmiştir.
1732 yılında Afşarlar'dan olan Nadir Şah'ın iktidarı ele geçirmesiyle İran'da Safevi Hanedanı yıkılmış Afşar Hanedanı başlamıştır. Nadir Şah, doğuda Türkistan ve Hindistan'da büyük fetihler yapmıştır. 1779 yılında kurulan Kaçar Hanedanı ile İran'da Türk hâkimiyeti 1925 yılına kadar kesintisiz devam etmiştir.
TİMUR SONRASI
Özbek Hanlığı (Şibaniler) (1428-1599)
Batu Han'ın kardeşi Şiban soyundan gelen Ebulhayr Han devletin kurucusudur. Altınordu Hanı Özbek Han'ın ahfadından oldukları için devlete onun ismini vermişlerdir. Özbekler, 1428 yılında Ebulhayr'ı Sibir şehrinde han ilân etmişler ve Timurluların içine düştüğü karışıklıklardan yararlanan Ebulhayr Han da, 1431'de Gürgenç dahil olmak üzere Harezm'e, 1447'ye doğru da Seyhun dolaylarında Sığnak şehrinden Özkent'e kadar olan bölgeye hâkim olmuştur. Ancak 1457'deki Moğol kabilelerin saldırısı yeterli direnç gösterilmediği gerekçesiyle Özbeklerin bir kısmı Ebulhayr'ın hâkimiyetini tanımayarak kuzeye göç etmişlerdir. Bunlar kendi başlarına buyruk hareket ettiklerinden dolayı Kazak diye anılacaklardır.
Ebulhayr Han, Çağataylılar'dan Yunus Han'a karşsı giriştiği mücadeleyi kaybederek 1468 yılında ölmüştür. Yerine geçen oğlu Şah-Budak Han ise Yunus Han ve Timurlulara karşı ülkesini koruyamamıştır. Onun yerine geçen oğlu Muhammed Şibani Han, önce Timurluların iç mücadelelerinden faydalanarak, Maverâün-nehr'i ele geçirmeyi başardı (1500). Ardından Çağataylılar'ı yenerek Taşkent ve Sayram bölgelerini (1503), Timurlular'ın elinden de Harezm, Belh ve Herat şehirlerini alarak Türkistan'ın en büyük gücü haline gelmiştir. Ancak Şibani Han, Merv'de Safevi Hükümdarı Şah İsmail ile yaptığı savaşı kaybederek öldü (1510).
Muhammed Şibani Han'dan sonra büyük bir sarsıntı geçiren Özbek Hanlığı uzun bir süre iç çekişmelerle istikrarsız bir dönem yaşamıştır. Muhammed Şibani Han'dan sonra Özbeklerin en büyük hükümdarı olarak kabul edilen 2.nci Abdullah Han zamanında (1580-1598), hanlık eski gücüne kavuşmuştur. Fakat 1597 yılında Safevi Hükümdarı Şah Abbas'a yenilmesi Özbek Hanlığı'nın parçalanmasına yol açmıştır. Sonuçta Horasan Safevilere, Taşkent ve civarı Kırgızların eline geçti. Diğer bölgelerde müstakil hanlıklar kuruldu.
Diğer Özbek Hanlıkları
Hive Hanlığı (1512-1873)
Şibaniler soyundan İl-Bars, Safevileri Harezm'den atmayı başararak, merkez Ürgenç şehri olmak üzere Hive Hanlığı'nı kurdu (1512). Arab Muhammed Han zamanında (1603-1623), hanlık merkezi kuraklık sebebiyle Hive şehrine nakledilmiştir. Hanlık tarihinde iç çekişmeler, Özbek Hanlığı'na, Moğol Kalmuklar'a, Ruslar'a ve İran'a karşı mücadeleler eksik olmamıştır. 16.ncı yüzyılın sonlarına doğru, Amu-derya'nın yatağını değiştirerek, Hazar Denizi yerine Aral gölüne dökülmeye başlaması, bölgede ziraî ve iktisadî hayatın büyük ölçüde gerilemesine sebep olmuştur. Hanlık, Afşar hanedanından Nadir Şah'ın Hive'yi ele geçirmesinden sonra (1740) kısa bir süre İran'a bağlı kaldı. Deli Petro zamanından beri Orta Asya'da gözü olan Ruslar, hileyle önce Hazar kıyılarında üs oluşturup ardından 1873 yılında Hive'ye saldırdılar ve hanlığı ele geçirdiler. Son Hive hanının Kızılordu tarafından tahtan uzaklaştırılmasına kadar ( 1920) şeklen de olsa Hive Hanlığı varlığını korudu.
Hive Hanlarından Ebul Gazi Bahadır Han (1643-1665), "Şecere-i Terakime" ve "Şecere-i Türkî" adlı eserleriyle Türk tarih ve kültürüne büyük bir hizmette bulunmuştur.
Buhara Hanlığı (1599 -1868)
2.nci Abdullah Han'ın ölümü üzerine (1598) baş gösteren iç çekişmeler ve taht kavgaları Özbek Hanlığı'nın parçalanmasına yol açmıştı. Halkın ileri gelenlerinin teklifi ile Astrahanlı Yar Muhammed'in oğlu Baki Muhammed hanlığa getirildi (1599). Böylece Buhara'da Şibani hanedanı yerine Astrahanlılar hanedanı başlamış oluyordu. Bu hanedanın Canıbeg kolu, İran hükümdarı Nadir Şah'ın Buharayı işgaline kadar devam etmiştir. Diğer kolu olan Mangıt Hanedanı ise 1753 yılında Muhammed Rahim Atalık'ın hâkimiyeti ele geçirmesiyle başlayıp, 1920 yılına kadar devam eder. Buhara ve Hive Hanlıkları, İran ve Ruslara karşı Osmanlılar ile iyi ilişkiler kurmuşlardır. Ancak mesafenin uzaklığı daha sıkı ilişkileri engellemiştir. 1868 yılında Rus hâkimiyetine düşen hanlık, 1920 yılında yeni Sovyet yönetimi tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Hokand Hanlığı (1710-1876)
Hive ve Buhara Hanlıkları arasındaki mücadelelerden bıkan bir kısım halkı etrafına toplayan Şibani soyundan gelen Şahruh, Fergana'da Hokand merkez olmak üzere bağımsız bir hanlık kurmayı başarmıştır (1710). Bir ara Çin hâkimiyetini tanımak zorunda kalan hanlık, 1876 yılında Ruslar tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Yaka Türkmenleri (Türkmenistan)
Büyük Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra Türkmenlerin bir kısmı Mangışlak, Maveraünnehir ve Horasan'da kalmışlardı. Bu bölgede diğer Türk boyları ile birlikte önce Moğol, sonra da Timurlular hâkimiyetinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra Moğol asıllı Kalmukların saldırılarına maruz kalmışlardır. Fakat bulundukları bölgelerin istilâlara karşı daha korunaklı olması ve boylar hâlinde yaşamaları sebebiyle Türkmenler genelde müstakil bir hayat sürmüşlerdi. Kopet Dağı çevresinde Yamud, İmralı gibi Türkmen boyları ile bir araya gelerek güçlendiler. 1835'den itibaren İran ve Hive Hanlığı baskısıyla Merv bölgesine doğru yayıldılar. Burada 1855'te Hive Hanlığı, 1860'ta da İranlıların saldırılarını savuşturarak istiklâllerini korudular. Bu dönemde başlarında Kuşid Han bulunuyordu . Türkistan'daki Rus ilerleyişi karşısında büyük direniş gösteren Türkmenler, 1879'da Göktepe'de Rusları ağır bir yenilgiye uğratmışlardır. Daha sonra aynı mevkide yapılan savaşlarda verilen kayıplar ve uğradıkları katliamlar sonucunda, Rus hâkimiyetini tanımak zorunda kalmışlardır(1884). Çarlık döneminde Türkmenler, ağır baskılara maruz kalmışlardır. Bu baskılar Sovyetler döneminde de devam etmiştir. Bu dönemde Hazar kıyılarından Merv bölgesine kadar uzanan bölgelerde Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adıyla sözde bir devlet kurulmuştur. Bu devlet 1991 yılında bağımsızlığını ilân ederek Türkmenistan Cumhuriyeti adını almıştır.
Azerbaycan Hanlıkları
Azerbaycan yani "odlar/ateş ülkesi" tıpkı Anadolu gibi çok eski devirlerden itibaren Türk akınlarına sahne olmuş ancak, bölgenin Türkleşmesi 11.nci yüzyıldaki Selçuklu çağı Oğuz-Türkmen yerleşmeleriyle gerçekleşmiştir. Moğol ve Timur idaresinden sonra bölgede Karakoyunlu ve Akkoyunlular Türkmenleri hâkimiyet kurmuştur. Daha sonra kurulan Safevi Devleti ile Osmanlılar arasında sürekli mücadelelere sahne olan Azerbaycan, Nadir Şah'ın ölümünden sonra (1747) küçük hanlıklara bölünmüştür. Bölgede güçlenen Ruslar, önce Azerbaycan'ın iç işlerine karışmaya başladılar. Ardından Kuzey Azerbaycan'da yarım asır kadar birbirleri ile mücadele eden hanlıkları, birebir hâkimiyetlerine almışlardır. Böylece 1805'de Gence Hanlığı ( Ziyadoğulları), 1806'da Kuba ve Bakü Hanlıkları, 1815'te Şeki Hanlığı (Hacı Çelebi oğulları) ve 1822'de Karabağ Hanlığı (Cevanşir Beyleri) Ruslar tarafından ele geçirildi. Rus ilerleyişi karşısında harekete geçen, İranlılar, Ruslara peşpeşe yenilerek Gülistan ve ardından 1828 Türkmençay Andlaşması'nı imzalamak zorunda kaldılar. Bu anlaşmayla Azerbaycan, Aras sınır olmak üzere kuzey ve güney diye fiilen bölünmüş, Kuzey Azerbaycan'ı Ruslar işgal ederken, Güney Azerbaycan İran'da kalmıştır. Güney Azerbaycan'da Hoy ve Tebriz'de Dünbüllü Hanları, Erdebil'de Şeyhler gibi hanlıklar hüküm sürdüler. Bolşevik İhtilâli üzerine Rus ordularının Kafkaslardan çekilmesi ardından Azerbaycan Türkleri, 28 Mayıs 1918'de bağımsızlıklarını ilân ettiler. Bunda Nuri Paşa komutasındaki bir Osmanlı birliğinin Bakü'ye girmesi etkili olmuştur.
İlk bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti, 27 Nisan 1920 yılındaki kanlı Kızıl Ordu işgaline kadar yaşamıştır. Sovyetler döneminde Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. 1991 yılında ise bu devlet Azerbaycan Cumhuriyeti olarak bağımsız bir Türk devleti hâline geldi.
Kazak Hanlığı ve Yüzler (Cüzler)
Ebulhayr Han idaresindeki Özbekler, Moğol kabilelerinin saldırısı ile büyük kayıplar vermişlerdi. Özbek uruğları arasında iç çekişmeler başlaması üzerine bunlardan bir kısmı hanlıktan ayrılarak kuzeye göç ettiler (1457). Daha başka Türk unsurların katılması ile güçlenen bu topluluklar, kendi başlarına buyruk hareket ettiklerinden dolayı Kazak diye bilineceklerdir. Kazaklar bundan sonra Cuci soyundan değişik hanlar idaresinde siyasî bir birlik hâlinde yaşamışlardır. Kasım Han 16.ncı yüzyılın başlarında Kazakların tamamını hâkimiyeti altında birleştirmeyi başarmıştır. 17. yüzyıl başlarında Tevkel Han zamanında güçlerini daha da artıran Kazaklar, Maveraünnehir'e başarılı bir sefer düzenlemişlerdir. Bu dönemde Kazaklar, üç ordu hâlinde teşkilâtlandırılmışlardır. Bunlar Büyükordu (Ulu Cüz) doğu da, Küçük ordu (Kiçi-Cüz) batıda, Orta-orda (Orta-Cüz) ise Taşkent merkez olmak üzere ortada bulunuyordu.
18. yüzyıldaki Kalmuk istilâsı, Özbeklerin kuzeyindeki Kazakları perişan etmiş ve cüzlerin birbirinden kopmasına yol açmıştır. Ruslar, Kalmuklar ile Kazakları birbirine kışkırtarak, onları iyice zayıflatmıştır. Kazak ordularından Küçük Ordu Hanı Ebulhayr'ın, yardım alma ümidiyle Ruslara taviz vermesi, Kazakların Rus hâkimiyetine düşmelerine sebep olmuştur (1731).
Geri kalan Kazaklar, Kırgızlar ile birlikte Buhara, Hive ve Hokand Hanlığı etrafında toplanarak Ruslar'la mücadele etmişlerdir. Rus zulmüne karşı Kazak Türkleri pek çok defa isyan etmişlerdir . Bunlardan 1783'te Sırım Batur önderliğinde Doğu Kazakistan 'da baş gösteren ayaklanma 15 yıl sürmüştür. 19. yüzyılın ikinci yarısında Ruslar, Kazakların siyasî birliğine son vermişlerdir. Sovyetler döneminde de Kazaklara karşı baskılar ve asimilasyon devam etmiştir
Kırgızlar
840'ta Orhun-Yenisey'deki Uygurları yıkan Kırgızlar önce Karahıtay ve ardından da 13.yüzyılda Moğolların hâkimiyetinde yaşamışlardır. Timurlular dönemine ait haklarında bir bilgi bulunmamaktadır. 16 yüzyılda ise başlarında Cengiz soyundan Halil Sultan'ın bulunduğu bilinmektedir. Kırgızların kâvmî teşkilâtı, bugünkü şeklini 17. yüzyılda almıştır. Bu dönemde Kırgızlar, Sağ ve Sol olmak üzere iki kola ayrılmışlardı. Kırgızlar, Sayan bölgesinde oturdukları eski zamana ait uruğ (kabile) adlarını korumakla beraber diğer Türk toplulukları ile de kaynaşmışlardır. Meselâ bunlardan, devlet tecrübesi olmayan bazı Altay ve Yenisey Türkleri. Kalmuklar ile karışarak Oyrat adıyla anılmışlardır. Umumiyetle Kazak hanlarının hâkimiyetleri altında yaşayan Kırgızlar, onlarla birlikte, 17. yüzyılın sonlarında Moğol asıllı Kalmuklara karşı savaşmışlardır. Kalmuklar ile olan savaş, dünyanın en uzun lirik destanı olan Kırgızlarıin millî destanları Manas'ın oluşmasını sağlamıştır..
Hokand Hanlığı'nın kuruluşunda Özbekler yanında Kırgız ve Kazaklar da yer almıştır (1710). Orta Asya'da Kalmuk istilâsı Kazak ve Kırgızları yıpratmış, Rusya ve Çin bundan faydalanarak onları boyunduruk altına almaya çalışmıştır. Sovyet döneminde Bişkek merkez olmak üzere Karakol bölgesi, Fergana ve Hokand'ın bazı bölgeleri ile Oş ve Pamir'in kuzeyini içine alacak şekilde Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu devlet 1991 yılında diğer Türk Cumhuriyetleri ile birlikte bağımsızlığını ilân ederek Kırgızistan Cumhuriyeti hâlini almıştır.
Doğu Türkistan (Kaşgar Hanlığı)
Uygur ve Karahanlıların üzerinde kurulduğu Isık göl, İli Havzası ve Doğu Türkistan'ın bir bölümü Çağatay Hanlığı'nın çöküşünden sonra, Duğlat emirlerinin hâkimiyetine girmişti. Timur'dan sonra kendini toparlayan hanlığın idarecileri, putperest Kalmuk, Oyrat gibi kabilelere karşı cihat eden Müslüman kimselerdi. Bunlardan biri Veys Han'dır (1418-1428). Yerine geçen oğlu Esen-Buğa (1429 -1462), Timurlular ile mücadele etmiştir. 17.nci yüzyılda bu bölgelerde Hoca adı verilen yerli kişiler hâkim idi. Mançu Sülâlesi boyunca (1644-1911) Çin'e bağlanan bölge halkı daha sonra sık sık Çin'e karşı ayaklanmıştır. Bunlar'dan 1866 yılında başlayan, Yakub Bey (Atalık Gazi) tarafından idare edilen ayaklanma önemlidir. Türkistan'ın istiklâlini amaç edinen Atalık Gazi, kendini Kaşgar Hanı ilân ederek önemli başarılardan sonra müstâkil hale gelmiştir (1874). Fakat Çin, Rus ve İngiliz kıskacına giren Atalık Gazi, çareyi İstanbul'a elçiler göndererek (1870) Sultan Abdulaziz'e tâbi olmakta bulmuştur.. Osmanlılar karşılık olarak, o dönemde içinde bulundukları güç şartlardan dolayı silâh ve iktisadî öğretmenler göndermekten başka yardım yapamamışlardır. Atalık Gazi'nin ölümünden sonra ülkesi Çinliler tarafından tekrar işgal edilecektir (1877).
Safeviler (1502-1732 )
Devlet, adını Erdebilli (İran) Şeyh Safiyüddin (ölm. 1334)' tarafından kurulmuş olan Safeviyye Tarikatı'ndan almıştır. Şah İsmail, Akkoyunluların içinde bulunduğu kargaşadan faydalanarak, gerek Akkoyunlu ve gerekse Karakoyunlulardan dağınık Türkmen zümrelerini, propaganda ettiği dinî heyecanın katkısı ile bir araya getirmeyi başarmıştır. Şah İsmail, çoğunluğu Anadolu'dan gitme Rumlu, Şamlu, Tekelü, Ustacalu, Dulkadirli, Afşar, Kaçar, Bayburtlu, Varsaklar gibi Türkmen aşiretlerinin de desteği ile Tebriz' i zapt ederek Safevi Devleti'ni kurdu (1502).
Akkoyunlular'dan Azebaycan'ı alan Şah İsmail, 1509'da Bağdat'ı ele geçirdi. 1510 yılında Özbek Hanı Şibani'yi Merv yakınlarında ağır bir yenilgiye uğratarak sınırlarını Ceyhun nehrine kadar genişletti. Anadolu'da Şiî propagandasını gittikçe arttırması, Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim'i harekete geçirdi. 1514 yılında Çaldıran'da yapılan savaşsı kaybeden Şah İsmail, ölümüne kadar (1524) bir daha toparlanamadı. Yerine geçen Şah Tahmasb (1524 -1576), saltanatı süresince doğuda Özbekler, batıda da Osmanlılar ile mücadele etti. Onun ölümü ile bir süre devam eden karışıklıklardan sonra hükümdar olan 1.nci.Abbas dönemi (1587-1628) Safevilerin en parlak dönemidir. Özbeklere ve Osmanlılara karşı başarıları yanında pek çok alanda ilerlemeler kaydedilmiştir. Daha sonraki dönemler Osmanlılarla uzun süren mücadeleler, taht kavgaları ve iç çekişmelerle geçmiştir.
1732 yılında Afşarlar'dan olan Nadir Şah'ın iktidarı ele geçirmesiyle İran'da Safevi Hanedanı yıkılmış Afşar Hanedanı başlamıştır. Nadir Şah, doğuda Türkistan ve Hindistan'da büyük fetihler yapmıştır. 1779 yılında kurulan Kaçar Hanedanı ile İran'da Türk hâkimiyeti 1925 yılına kadar kesintisiz devam etmiştir.